Pazartesi, Haziran 27, 2011

Çıkışlar Sağdan

Amaniiin yine dört gün olmuş yazmayalı. Çok boş bırakmayayım diyorum ama işte, iş güç koşuşturma derken günler geçiveriyor anacım. Çalışıyoruz yaneee :)
Dengemiz bozuk. Yorgunluk had safhada. Günler şaşmış. Havalar şaşırmış. 
Laf aramızda havaların serin gitmesine de çok seviniyorum. 
Yaz bitsin artık, günler kısalsın, akşam beş'te hava kararsın mümkünse. Bu mudur? 
Budur anacım. Nokta !


Bugünlük bu kadar olsun. Bu akşamlık aranızdan ayrılırken son sözüm sizi üzenler için: 
Boşverin, düşünmeyin, üzülmeyin, sakın sakın takılmayın.
Peki bunu ben yapabiliyor muyum? 
Tabii ki hayır...
Olsun varsın, siz yapın, en azından yapmaya çalışın.


Tıklayın anacım, tıklayın gitsin, dinleyin gitsin, kopun gitsin beaa :)
uuu beybi, hadi ordan çıkışlar sağdan



Perşembe, Haziran 23, 2011

Sarı Kart

AKP İstanbul Milletvekili Hakan Şükür, ''Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin düşürülmesi ve BDP’li milletvekillerinin Meclis’e gitmeme kararı almasını'' nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine ''Gündemi takip edemedim. Bunun değerlendirmesini bizim büyüklerimiz, bakanlarımız, tecrübeli büyüklerimiz yapıyordur'' demiş.

Anlaşılan o ki, Hakan Şükür politikanın nasıl yapılması gerektiğini teorik olarak öğrenmiş ancak henüz pratik uygulamayı beceremiyor. 

Henüz pişmemiş, pişmemiş ama; meclis ''çiğ çiğ atalım, içerde pişer nasılsa'' yeri değildir sanıyordum ben. Tecrübeli büyükleri değerlendirir elbet. Ama, kendi değerlendirmeleri yok mu taze vekilin, merak içerisindeyiz. Eğer yoksa, ''arkandan koşturan mı vardı da bu körpe yaşında meclise girdin, azıcık pişseydin ya'' demek boynumuzun borcudur. Hepimizin vekili sonuçta..


Ayrıca, böyle bir konuda ''gündemi takip edemedim'' demesi sarı kartı hak eden bir pozisyon gibi görünüyor. Bu defa gözler hakemde değil ama Hakan Şükür'e baktığımızda, meclise de hızlı bir giriş yapmasını ve on birinci saniye golü daha atmasını beklerdik doğrusu... Eh, önümüzdeki maçlara bakacağız artık ! 


Haydi kalın sağlıcakla..


Not: Bu yazıda, Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin düşürülmesi ya da düşürülmemesi ile ilgili en ufak bir yorum yoktur. Yazı tamamen çiçeği burnunda vekilimiz Hakan Şükür'ün yürek dağlayan ''takipsizliği'' hususunda yazılmıştır. 


''Haydi bi daha, bi daha, bi daha'' kalın sağlıcakla..





Cuma, Haziran 17, 2011

Öp Öp Öp

Tarkan dinliyorum. ''Öp''
Hoş olmuş valla yazmadan edemedim. 
(Ergen psikolojisi ile yazmıyorum yazıyı yani, o yaşı geçeli eh biraz'cık oldu)
Sözler de güzel de, nakarat kısmında kendimi rusça dinliyorum gibi hissediyorum azıcık.
''ben o şelale saçlarooovv''
''ay o hilal kaşlaroovvv'' filan..  Bana öyle geliyor işte algısal sorun.


Ayrıca,
Dünü ile bugünü canciğer kuzu sarmasıymış. İşte buna çok takıldım.
Nasıl olur? Bu nasıl becerilir bilmiyorum.
Sırf bunu nasıl başardığını sormak için kendisiyle tanışmak istiyorum efendim.
Başka sebep varsa ne olayım! 
Duy sesimi Tarkan..


Hala ödül alıyor olabilir.
Bir ara, ara verirse belki o zaman duyabilir..


güzel şarkı, güzel klip beybi, tıkla gitsin










Çarşamba, Haziran 15, 2011

Mümkün müdür?



1986 yılı, Çernobil..
Nükleer sızıntı, radyasyon yüklü bulutlar..

Dönemin Sanayi Bakanı Cahit Aral:

- Dinine, imanına inanan 'Radyasyon var' demez.
- Çayda tehlike yok ki imha edelim.
- Çayda radyasyon yok, gönül rahatlığı ile içebilirsiniz.

Bu söylemlerden sonra tv'de huzur içinde (!) içilen bir bardak çay...

Sonrasında,
Karadeniz'de artan kanser vakaları,
Kanser nedenli ölümler...

İşte bundan sebeptir ki;
''Siyanür mü? Hani nerede? Siyanür filan yok. Bakın, gözünüzün önünde bu sudan içiyorum'' şeklinde açıklama yapan bir devlet adamı görürsem hiç şaşırmayacağım.

Mümkün müdür bu?

Mümkündür anacım mümkündür, korku içerisindeyim..



Pazartesi, Haziran 13, 2011

Deli Kadın



"Bir kadın sizinle delice tartışabiliyorsa sevinin. Çünkü, susmuş bir kadın için bitmişsiniz demektir.
demiş M. Longston.


Sadece birkaç kelime ile dünyaları anlatabilen insanlara bayılıyorum.
İşte yukarıdaki iki cümle ! Başka söze ne hacet !
Sindire sindire okuyunuz anacım...


Haydi kalın sağlıcakla...





Pazar, Haziran 05, 2011

Kim



Ne zor şey ''biz olmak''... Ardı belirsiz...

Kaçan ''biz'', kovalayan kim?
Saklanan ''biz'', sobeleyen kim?
Eskiyen ''biz'', satan kim?
Kırılan ''biz'', vuran kim?
Ağlayan ''biz'', gülen kim?
Susan ''biz'', susturan kim?
Durulan ''biz'', engelleyen kim?
Kirlenen ''biz'', sevinen kim?
Kaybolan ''biz'', anlamayan kim?
Anladık, olmayan ''biz'' ama, aslolmayan kim?



Öyle işte...

Bakmayın siz benim çökkün moduma, tutun efendim sevdiğinizin elini, 
Bırakmayın...