Perşembe, Temmuz 07, 2011

Kahpe Felek

Aslında hayat insanın önüne o kadar çarpıcı örnekler çıkarıyor ki ! Ne kadere kızmaya hakkımız var, ne de feleğe. Gördüklerimizden ''ders almama'' defektimizi, feleğin önüne ''kahpe'' sıfatı yakıştırarak örtmeye çalışıyoruz.


İş yerinde sorun mu yaşadık? Kahpe felek!
Aile içinde sıkıntı mı var? Kahpe felek!
Sınavı kazanamadık mı? Kahpe felek!
Sayısal oynadık, tutmadı mı? Ah kahpe felek!



Egomuz kendimizi aklama moduna öylesine ayarlanmış ki, kendisinden başka kimseyi görmüyor. Kendisinden başka herkes, her şey ''tu kaka''.


Yürek sesimiz eksik. Daha doğrusu zamanla eksiliyor. Takvim yaşımız büyüdükçe; merhamet diyen, yardım diyen, insanlık diyen yürek sesimizin frekansı hızla azalıyor. Belki de, başka sesler kapatıyor üzerini, duyamıyoruz. Kafamızda ''sadece kendini düşün'' tilkileri dolaşıp duruyor.


''Oku'' diye gelmiş ilk emir. 
Okumak, bakmak, görmek, etrafında olup biteni anlamak, gerçeği değerlendirmek, yargılayabilmek...
Yaşayanları ve yaşadıklarını idrak etmek ve sonrasında ders çıkarmak. Tüm bunlar, feleğe küfretmek için gösterilen çabadan daha fazlasını hak ediyor.

Kendimiz dışında bir varlık için bir şeyler yapmak aslında kendimiz için bir şeyler yapmaktır. Yaratılmışlara el uzatmak... Felekle barışmanın en güzel, en kolay yolu bu olsa gerek...


Nette gördüğüm bir fotoğraf çok etkiledi beni. Bundan sebep yazdım..


İki çocuk...
7-8 yaşlarında...
Oyun çocukları...
Bir kanalın yanından geçerlerken, kanala düşmüş köpeği görüyorlar. 

Köpeği kurtarmaya çalışıyorlar... Ölümüne!
An'lık hayat dersi!
Tüyler ürpertici!

Sarsıcı!
Ezici!


''Işık ışıktır görene! Işıktan köre ne!'' demiş Mevlana.
Işıktır bu fotoğraf, tabii ki görene...



Haydi kalın sağlıcakla...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ben de bişi diycem