Salı, Şubat 21, 2012

"Fııısst" Diyen Kalpler


Bazı şeyler vardır..  

Hiç unutmamamız gerekirken, dünya hayatına kaptırıp unutur gideriz. 
Hani evde duvarımıza astığımız ve zamanı geldiğinde bir iki dakikalık aralarla ''fıssssst' diye bir ses çıkarıp, hem bizi kendimize getiren, hem de ortamın kötü kokusunu alıp giden oda parfümleri vardır ya, işte onlar gibi, içimize yerleştirmemiz gereken bazı şeyler var diye düşünüyorum. Titreten, kendimize getiren, huzur veren ve kötü kokuları yerle yeksan eden.. 

Benim için bunlardan birini yazacağım şimdi. Nette denk geldiğimden beri hep okurum. Okuyunuz efendim. Bence sık sık okuyunuz, etrafınızdaki kötü kokular uzaklaşsın, içinize muhteşem bir ferahlık yerleşsin.. Buyrunuz..


Diyelim ki başınıza istemediğiniz bir olay geldi.

Yıkık, perişansınız.
Kimse ile görüşmek istemiyorsunuz.
Çoğunluk size küsmüş gibi. Yalnızsınız.
Herkes benden uzak, herkes bana kırgın düşüncesi içinde çöküntü yaşıyorsunuz.


Yalnızlığınızın karanlık mağarasına şu ayet bir güneş gibi doğuyor:

"Rabbin sana ne darıldı, ne de seni bıraktı" (Duha-3)

Kim kırılırsa kırılsın, kim darılırsa darılsın,
Kim terk ederse etsin..
Rabbim terk etmiyor, kırılmıyor ya, ne gam! ..
Bu ne büyük ferahlık değil mi? ..



Başınızda ağır bir dert var..
Sanki hiç bitmeyecek gibi geliyor...
Sanki bu sorun hayatınızın sonunu hazırlıyor gibi.

 ..İşte o an ayet yetişiyor imdada:


"Demek ki, zorluğun yanında bir kolaylık mutlaka var!
Zorluğun yanında bir kolaylık muhakkak var! " (İnşirah-5/6)


Yani, garantiyi veren Allah!... ..
Hem de ne garanti, her zorlukla beraber bir de kolaylık geleceği, mutlaka ifadesi ile pekiştirilip ikna olalım diye iki kere tekrarlanıyor.

Ayet;
kolaylığın zorluk içinde saklı olduğunu,
çözümün sorunda gizli olduğunu da fısıldıyor.
Bu manayı duymuş olan Niyazi Mısri(k. şöyle demiş:

......."Derman aradım derdime,
..... derdim bana derman imiş"


İşte bunu okurum ben arada. İçselleştirmek, arada sırada da ''fııssstt'' sesini duymak lazım. Haydi kalın sağlıcakla. Rabbimiz terk etmiyor ya ne gam !!

Pazar, Şubat 05, 2012

Büyüdün Çocuk, Küçüldü Hayallerin




"keşke hiç büyümeseydim, hep çocuk kalsaydım"   


Evet ! bunu sanıyorum erken söylemeye başladım ben.

Hatırlıyorum da annem ya da etrafımdaki diğer teyzeler-amcalar kırk küsur yaşlarındaydılar "keşke hiç büyümeseydik" derlerken.  (İçinden "Sen de yolu yarıladın ama İpek diyen varsa, lütfen gitsin kendisini vuvuzelalarla dolu bir odaya kapatsın, beni uğraştırmasın)

Neyse ne, yaş kaçsa kaç? 
Harbiden büyüdük aniden. 

Pek de iyi olmadı be ya..

İdealize ettiğin şeyler ile gerçek arasında uçurumlar varmış meğer. Bazen köprüler kurduğunu düşünüyorsun iki uç arasında. Kuruyorsun kurmasına da meğer eğreti köprülermiş onlar. Zaten bir süre sonra tepetaklak düşüyorsun kendi gerçeğinin ve diğer gerçeklerin içine. Her düştüğünde görüyorsun ki gerçeklerin de küçülmüş, gerçeklerini değişitirebileceğin alan da. Her şey daha yapay, daha karmakarışık. Malum ipin ucunu bir türlü bulamıyorsun.

..velhasıl büyüdün çocuk, küçüldü hayallerin, küçüldü dünya..

Şarkı da çok hoş zaten, dinleyin gitsin anacım..